30.04.2013

Diyabet Ünlemleri

Diyabeti olsun ya da olmasın tüm insanların sağlıklı bir yaşam için yemeleri gereken yiyecekler aynıdır. Diyabetiniz var diye kendinizin çok da ayrıcalıklı bir beslenme planında olduğunuzu düşünmeyin. Yoksunluk hissi içinde olmayın ki beslenme psikolojiniz etkilemesin...Aşağıda sıraladığım notlar kilo problemi olan olmayan, diyabeti olan olmayan herkes içindir..Ancak diyabet durumunda özenli seçim daha da önemlidir!!!

Kan şekerini hızla yükselten şeker ve şekerli yiyecekleri yemeyin!!!
Şeker yerine şeker tadı veren doğal ve/veya yapay tatlandırıcıları tercih edin!!!
Yağ tüketiminizi azaltın!!!
Tereyağ, kaymak, krema gibi yiyeceklerden uzak durun!!!
Etli yemeklere yağ koymayın!!!
Yemeklerinizde zeytinyağı kullanın!!!
Yarım yağlı veya yağsız süt ürünlerini tercih edin!!!
Süt ve yoğurdun kalsiyum ihtiyacınız için önemli olduğunu; ancak fazla miktarlarda tüketildiğinde kan şekerinizi yükselteceğini unutmayın!!!
Öğlen ve akşam öğünlerinizde mutlaka bir porsiyon pişmiş sebze ve salata yiyin!!!
Salataya az miktarda yağ ilave edin. Unutmayın ki sebzelere ilave edilen yağ, vitaminlerin vücuttaki yararlılığını arttırır!!!
Kepekli ekmek, tam buğday ekmeği, bulgur pilavı ve kurubaklagil gibi posa miktarı fazla olanları tercih edin!!!
Kurubaklagilleri sıklıkla tüketin. Örneğin mercimek çorbasını, un ve şehrine çorbasına tercih edin!!
Tavuk ve balık eti tercih edin!!!
Tavuğun derisini yemeyin!!!
Kırmızı eti mümkün olduğunca yağsız alın!!!
Kırmızı eti haftada 2-3 kez yiyin!!!
Kımızı etin görünen yağlarını ayırın!!!
Kızartma yerine ızgara veya haşlama et yiyin!!!
Meyve suyu yerine meyvenin kendisini tercih edin. Böylece daha fazla posa almış olursunuz!!!
Meyve tüketimini gün içine yayın. Gereksiniminiz olan tüm miktarı bir öğünde yemeyin!!!
Sofra tuzunu azaltın!!!
Su içiminizi arttırın!!!



28.04.2013

Diyet Karşıtı Kelimeler

Dostlar atışır da yiğitler susar mı?
Diyetisyen hanım elma ilen armut, biftek yerin tutar mı?
Adem olan light mamül yutar mı?
Er kişi hazzetmez kepekten, liften
Zarar gelmez hiç ufak bir göbekten…

Doymuş ile doymamış bir olur mu?
Sıratta kaloriden sual olur mu?
Hiç canderelden baklava olur mu?
Er kişi hazzetmez kepekten, liften
Zarar gelmez orta boy bir göbekten…

Coşar şu deli gönül börek, mantı , pizzayla
Ürkütme gözünü hiç hacimle, enle, boyla
Elastik bir heyvandır mide olur yayla
Er kişi hazzetmez kepekten, liften
Zarar gelmez hiç tahterevan bir göbekten…

Çiçek dalda güzeldir, et şişte…
Üç beyazı tartışmak boş bu işte
Fikirler değişir her yiyişte
Er kişi hazzetmez kepekten, liften
Zarar gelmez kimseye muhteşem bir göbekten…


25.04.2013

Dört Tahıllı Salata

Ne Ne Kadar Lazım?
4 çorba kaşığı haşlanmış aşurelik buğday
4 çorba kaşığı haşlanmış börülce ( maş fasulyesi )
4 çorba kaşığı haşlanmış yeşil mercimek
3-4 kaşık haşlanmış mısır
4 adet kuru erik ( çekirdekleri çıkarılmış )
2 adet kuru incir (4’e bölünmüş)
1 çay bardağı kadar lor peyniri
4 tam ceviz ( irice kırılmış )
5-6 adet kokteyl domates
Yeşillik ( marul, kıvırcık, maydanoz, dereotu )

Yakışan sos: Nar ekşisi, zeytinyağı, limon 1'er çorba kaşığı kadar karıştırılır, istenirse kekik ve kuru nane eklenir..
Bu salatada en çok sevdiğim şey malzemeleri damak zevkinize göre ayarlayabilirsiniz. Mercimek yerine nohut, börülce yerine de kuru fasülye tercih edebilirsiniz. Kuru erik yerine kuru kayısı, ceviz yerine çiğ badem de olabilir...

Peki Neyi Ne Kadar Yediniz?
3 dilim ekmeği, tahıl yediğiniz için
3 köfte kadar eti, kurubaklagil ve peynir yediğiniz için
3 adet meyveyi, kuru meyveler için
2 çorba kaşığı sıvı yağı ise ceviz ve zeytinyağı için beslenme planınızdan eksiltmelisiniz. Yanına 1 bardak ayran veya 1 kase yoğurt yemeyi ihmal etmeyin ki bütün besin grupları midenizde olsun!!!

Demem o ki tahıllı salata uzun süre tok tutar, bağırsaklarınızı düzenli çalıştırır.




22.04.2013

Diyette Tam Yol İleri

Hiçbir sağlık problemi olmayan yetişkin bir bayan için kilo vermeye uygun beslenme planıdır!!!

Kalkınca: 3 kuru kayısı 1 büyük su bardağı ılık su

Kahvaltı: 2 dilim tam buğday ekmeği
1 haşlanmış yumurta
1 karper kadar peynir
Yeşillik, domates, biber, salatalık
Şekersiz açık çay veya yeşil çay

Ara öğün: 2 tam ceviz 1 adet meyve

Öğlen: Bol salata ( 1 tatlı kaşığı kadar zeytinyağı ile )
3 köfte kadar et veya tavuk veya balık
1 kase yoğurt veya 2 su bardağı ayran
2 dilim tam buğday ekmeği veya 2 kepçe çorba

Ara öğün: 2 adet meyve
1 su bardağı süt veya probiyotik yoğurt
6 fındık veya 6 tuzsuz badem

Akşam: Bol salata ( limonlu )
8 yemek kaşığı sebze ( az zeytinyağı ile )
2 köfte kadar et veya tavuk veya balık veya 80 gr diet ton balığı
2 dilim tam buğday ekmeği

Ara öğün: 1 adet meyve veya 2 grisini

Önemli Not: Haftada 150 dakika yürüyüş ve günde 2 lt su ile desteklenmelidir...







19.04.2013

Beslen(me) Bozukluğu

Anoreksiya Nervoza ve Bulimiadan sonra İngiliz beslenme bozuklukları derneği yeni bir beslenme davranış bozukluğu hastalığını tanımladı: "ORTOREKSİYA"

"ORTOREKSİYA": KANSEROJEN MADDE, HORMON VE GIDA KATKI MADDESİ BULUNAN BESİN TÜKETMEME TAKINTISI. AŞIRI VE ABARTILI BİR SAĞLIK ENDİŞESİ, BESLENME TAKINTISI VE TAM BİR TİTİZLİK OBSESYONU OLARAK AÇIKLANDI. AÇIKÇA BESLENMEDE AŞIRI TİTİZLİK OBSESYONU!!!

Ortoreksiya Nervoza; Yunanca "Ortho" yani "Doğru" kelimesinden türemiştir. Çoğu zarar azı karar denilebilecek beslenme davranışlarımız günümüzdeki güzellik kavramının zayıf ve atletik imgeleri üzerine kurulmuş olması maalesef ki bu hastalığın gelişiminde son derece etkilidir. Özellikle vücudu ile ilgili takıntılı, aşırı kaygılı ve takıntılı kişilik yapısında görülebilecek bir yeme davranışı bozukluğudur.
Kişi kendinin DOĞRU beslenme ilkelerini uyguladığını zanneder.
Kişi her yediği yemeği abartılı bir şekilde kontrol eder.
Besinlerin ambalajlarını saatlerce inceler.
İncelediği ürünlerin içinde kanserojenik madde, hormon, boya, katkı maddesi olup olmadığına, takıntılı bir şekilde kafa yorar.
Besinlerin aşırı saf, temiz ve katkısız olmasına titizlik derecesinde önem verir.
Yemek konusunda fikirleri sabittir ve çok çok az dozajda katkı maddesi ile karşılaştıklarında hayatlarını karartır derecesine gelirler.
Sağlıklı yemek yeme durumu hayatlarını öyle ele geçirir ki pek çok besini ya çiğ tüketirler ya da hiç yemeyip Anoreksiya Nervoza'da olduğu gibi kilo kaybetmeye başlarlar. Dengeli, düzenli fizyoloji ve psikoloji ile beslenmedikleri için ilerde bir çok sağlık problemlerine ve beslenme eksikliğine bağlı hastalıklarına yakalanabilirler.

Modern çağ hastalığı da denilebilir. 10 yıl içerisinde yaygınlaşabileceği vurgulanmaktadır. Kadınlarda erkeklerden 2 kat fazla görülmektedir. Medyada hergün çıkan bilinçsiz diyet ve ürünlerin bu kişiler üzerinde negatif etkisi çoktur.
Uzun yaşamanın sırları mucizeymiş gibi anlatılmakta ve elbette ortorektik kişileri daha da etkilemekte. Medyada çıkan beslenme ve sağlık haberlerini önemseyen bu kişiler (anksiyete) huzursuzluk yaşamakta hatta evlerinde inek besleyip, sebze meyve yetiştirmek şeklinde de ileriye gidebilmektedirler...
Dünya üzerinde yaygınlığı kesin belirtilmemiş ancak onbinde 5 olabileceği tahmin edilmektedir. Tedavisini mutlaka psikiyatrist ve beslenme uzmanı beraber ele almalı, kontrol ve değerlendirmeler, terapiler başarılı sonuçlar verecektir.
Demem o ki beslenmede olduğu gibi beslenmeye ve besinlere bakış açımızda da DENGE!!!












17.04.2013

Zayıflama Yolculuğu

İrade ve sabır, iradesizlik ve sabırsızlık zayıflama sürecinde size eşlik eder... yada etmez...Kişiden kişiye değişir. İradeniz, sizi bırakmak için elinden geleni yapacaktır, siz onu bırakana kadar bunlarla savaşmayı öğrenirseniz tamamen siz kazanırsınız. Ümidim tamamen bırakmamanız lakin uzun bir yola çıktınız diyelim elbet mola verme ihtiyacı hissedersiniz. Mola verme ihtiyacı sizi yolunuzdan alıkoyuyor mu? " hay allah çok yoruldum arabayı kullanamıyorum bak bir de dinlenme tesisinde mola verdim o zaman ben geri döneyim " mi dersiniz? yoksa " dinlendim bu mola bana iyi geldi haydi yola devam iyi yolculuklar " mı dersiniz? Demem o ki zayıflama kararı sonrası minicik besin tadımları zayıflama yolculuğunuzdaki ufak molalardır. Böyle bir durumda kendinizi yargılamayın, öfkelenmeyin, başaramıyorum, kilo veremiyorum demeyin yön değiştirmeyin, dinlenin nefes alın ve yola devam edin. Bunlara sık sık yenilmeye başlarsanız o zaman bir sorunumuz var demektir. Yolculukta mola süresi ve içeriğini uzmanınızla kararlaştırın ve adımları ona göre atın derim...Bu süreçte, savaşabilmek ve savaştan galip ayrılmak için de, zayıflama sürecine başlamadan önce kendinizi psikolojik olarak hazırlamalısınız.
Eğer siz aniden karar verip, bu konuda hiç düşünmeden ertesi gün bir diyetisyene giderseniz iradenize kısa zamanda yenilmeniz olasıdır. Mutlaka düşünün, düşünün ki kendinizi bunu başarabileceğinize ikna edin, daha önce başarılmış, sonuca ulaşılmış yolculuklarınızı düşünün hatta hayal edin, rüya görün ama mutlaka pozitif düşünün. Sizden neler istenildiğini bilin ve bunlara kendinizi hazırlayın, adımlarınızı yazın.. Bu yolculukta nelere evet nelere hayır diyebileceğinizi kafanızda kurgulayın, kurguları kağıda dökün. Kendinizi hazırladıktan sonra bir diyetisyene gelirseniz o zaman her şey çok daha basit, rahat, kolay ve ölçülebilir olur.
Genelde diyetlere hep pazartesi günü başlanır. O gün günlerden pazartesi değilse pazartesi beklenir. (Şuanda gülümsediğinizi görüyorum.) Ya da, nasıl olsa önümde daha 4-5 gün var az yer kilo veririm diye düşünerek önündeki 2-3 gün canı ne istiyorsa onu yer. Tabiri caiz ise jübile yapılır. Bu, zayıflama yolculuğunun ilk hatasıdır. Kişi henüz kendisini psikolojik olarak hazırlamamış demektir. Karar veren kişi GERÇEKTEN karar vermiş ve zayıflama yolculuğuna çıkmıştır bile...
Başkasının zorlamasıyla, kararıyla ya da söylemesiyle kesinlikle bu yolculuğa başlamayın. Zayıflama yolculuğu tamamen kendi karar ve iradenizle olmalıdır. Diyetisyeniniz de yolculuk haritanızı verir ve yol arkadaşı olur, zaman zaman molalar, zaman zaman yol ayrımları, virajlar, varyantlar karşınıza çıkabilir, diyetisyeniniz size yeni haritaları sunacaktır uygulamak sizin iradenizdir..kendinize güvenin, güvenin ki istediğiniz kiloya indiğinizde güven kelimesi göbek adınız olacaktır.


15.04.2013

VİTAmin Yemek Değildir!!!

Latince'de Vita'nın karşılığı Yaşam'dır. Vitamin ise Yaşam Kaynağı anlamına gelmektedir. Kendileri yakılıp enerji veremeyen, ancak metabolizma ve diğer yaşamsal olaylarda çok etkili rol oynayan, belirli bir ekolojik yapıya sahip maddelerdir. Yaşamımızı sağlıklı sürdürebilmemiz adına elzem olan besin ögeleri alırken yanlarında bize destek olurlar. Minik besinlerimizdir ancak genel besinlerimizin tamamen yerine oturtamayız. "Vitamin alıyorum yemek yememe gerek yok" düşüncesi asla ve asla kabul edilemez...

Vitaminler Ne Değildir??
Sinir sistemini harekete geçiren ilaç veya besinlerin yerini tutabilecek bir madde değildir.
Vücudumuzun yapısını bütünleyecek bir özelliğe sahip değildir.
Vücut bazı vitaminleri doğal olarak yapabilse bile, hiç bir minerali üretemez.
Protein, karbonhidrat, mineral, yağ, suyun ve hatta birbirlerinin yerlerini tutamazlar.
Gerekli yararın sağlanabilmesi için besinlerle birlikte alınmalıdırlar.
Tek başlarına, kalori ve/veya enerji sağlama özelliğine sahip değillerdir.

60 yaşın üzerinde iseniz B, C, E vitaminleri, demir, kalsiyum,
Alkol alıyorsanız B1, B6, C vitaminleri, folikasit, magnezyum, çinko,
Büyüme ve gelişme çağında iseniz A, B, C, D, E vitaminleri ve genel mineraller,
Doğum kontrol hapı kullanıyorsanız B6, folikasit,
Hamile iseniz veya bebek emziriyorsanız Folikasit, A, C, E, B6, B12 vitaminleri, demir, kalsiyum,
Menopoz dönemindeyseniz D vitaminleri ve kalsiyum
Diyet yapıyorsanız A, B, C, E vitaminleri
Sigara içiyorsanız fazlaca C vitamini, E vitamini ve beta karoten
Spor yapılıyorsa B, C, E vitaminleri
Yoğun iş temposu ve yoğun stres varsa B, C vitaminleri, kalsiyum, magnezyum, bakır gerekebilmektedir...
Yukarıda saydıklarım bazı spesifik örneklerdir. Elbette kişiye, yaşa, sağlık ve hastalık durumuna göre değişiklik göstermektedir!!!
DİKKAT VİTAMİNLER UZMAN KONTROLÜNDE ALINMALIDIR.






12.04.2013

Omega-3 Olmazsa Olmaz

Omega-3 nedir, ne işe yarar?
Omega 3 vücut tarafından üretilemeyen ve mutlaka dışarıdan alınması gereken bir yağ asitidir. EPA, DHA ve ALA ( sağlıklı ve elzem yağ asitleri) olmak üzere 3 kısımdan oluşurlar ve sağlık açısından vazgeçilmezdir.
EPA, DHA kaynakları balıklar ve bazı su ürünleridir. ALA ise kaynağını koyu yeşil sebzelerden alır.
EPA hücre zarı oluşumu için önemlidir. DHA kalp ve damar sistemi başta olmak üzere beyin fonksiyonları bağışıklık sistemi, göz gibi pek çok doku ve organın fonksiyonu ve korunması için gereklidir. Elzem olan bu yağ asitleri yüksek kolesterolde, yüksek tansiyonda, kanserde, depresyonda, hamilelikte, cilt sağlığında da ELZEMDİR.

Omega-3 neden alınmalı?
Sigara içiyorsanız
Yanlış diyetler uyguladıysanız
Sedanter yaşamı seçtiyseniz
Diyabetseniz
Beden kitle indeksiniz yüksek ise
Yaş aldıysanız
Erkek veya kadın, genç veya yaşlı, bebek veya çocuk omega-3 ihtiyacı kesin vardır.

Her balıkta yeterli omega-3 olmadığı gibi, bazen yenilen balıklar ve alınan bazı omega-3 takviyeleri de vücut tarafından yeterince kullanılamamaktadır. Bu nedenle kişilerin omega-3 seviyesini tahmin etmek imkansızdır ve yeterli omega-3 aldığınızı düşünmenize rağmen, düzeyiniz çok düşük olabilir.
Kronik yorgunluk ve halsizlikten yakınıyorsanız
Konsantrasyon güçlüğü ve hafıza problemleri yaşıyorsanız
Cildiniz kuru ve eskisinden daha sertse
Eklem ağrıları çekiyorsanız
Yoğun çalışma temposu ve strese tahammülünüz azaldı ise
Trigliserid düzeyiniz yüksek ise
Size koroner kalp hastalığı teşhisi konduysa
Hamileyseniz
Çok fazla kahve ve çay içiyorsanız
Sigara veya puro içiyorsanız
OMEGA-3 seviyenizi ölçtürmenizde ayrıca omega-6 ile omega-3 oranı tespit edilip ve sonuca göre omega-3 takviyesi almanızda yarar var. Biz buna ESKİMO diyeti diyoruz. Kuzey ülkeleri balıkları omega-3 açısından çok zengin ve araştırmalara göre eklem problemleri, kalp problemleri çok az görülmekte. Maalesef ki soğuk sularda yaşayan turuncu, kırmızı yağlı balıklara ülkemizde ulaşmak zor. Besin kaynakları elbette ki yadsınamaz.
Omega-3 besin kaynakları : Soğuk sularda yaşayan yağlı balıklar (somon balığı), orkinos tipi ton balığı, uskumru, sardalya, hamsi, keten tohumu yağı, semizotu, daha az oranlarda ceviz, badem, fındık, soya filizi, kuru fasulye, soya fasulyesi, nohut, mısır, mısır unu, çörek otu yağı, kanola yağı, soya yağı, tatlı patates, marul, lahana, brokoli ve diğer yeşil yapraklı sebzelerde bulunur. Besin alımlarının yetersizliği durumlarında Omega-3 beslenme destek olarak tavsiye olunmalıdır.
Balığın genel vücudundan ve karaciğerinden olmak üzere iki çeşit omega-3 beslenme destek tabletleri üretilmekte.
Hamileliğin ilk 3 ayında balığın karaciğerinden elde edilen tablet alınmamalıdır. Çünkü karaciğer A vitamini deposu olduğu için annede ve bebekte toksik etki yaratabilir. Dikkat etmekte yarar var!!! Bebeğin prematüre doğum riskini azaltan ve zeka gelişimine yararlı olan omega 3 ELZEMDİR.

Demem o ki ister besin ister beslenme destek ürün olsun OMEGA-3 alın!!!
Ben hergün alırım ve hafızama çok güvenirim...







10.04.2013

Antioksidanlar Koruyucu Kalkanlar

Günümüzde ''antioksidan'' ve ''serbest radikal'' terimlerine sağlıklı yaşam konularında oldukça sık rastlanmaktadır .Serbest radikaller çok aktif yapılı moleküller olup vücudumuzdaki hücrelere ve bağışıklık sistemine zararlı etkileri bulunmaktadır.
Antioksidanlar ise bu serbest radikallerin zararlarını etkisiz kılan veya azaltan maddelerdir.
Serbest radikaller normal vücut fonsiyonları sırasında üretildiği gibi sigara, alkol, ilaç kullanımı, hava kirliliği, güneş ışınları gibi çevresel faktörlerin etkisiyle ve antreman/egzersizler sırasında da oluşmaktadır.
Bağışıklık sisteminin zayıflaması, kanser, kalp rahatsızlıkları, enfeksiyonlar ve erken yaşlanma gibi sonuçlar doğurmaktadır.
Beta-Karoten, C, E vitaminleri, selenyum, çinko, manganez mineralleri, ginkgo biloba, yeşil çay, likopen, üzüm çekirdeği ekstresi (resveratrol) ve Koenzim Q-10 en sık kullanılan antioksidanlardır.
En savunmacı olanlarından birkaçını anlatmak istiyorum. Besinlerle alınabileceği gibi beslenme desteklerle de alınabilmektedir.

Beta karoten vücutta gerektikçe A vitaminine dönüştüğü için toksik etkisi olmadığı bilinen güçlü bir antioksidandır. Göz, cilt, saç, diş ve diş eti sağlığını korumada, kemikleri ve bağışıklık sistemini güçlendirmede yardımcıdır. Ciltte bronzlaşmayı hızlandırıp, kalıcılığını sağlar. Kalp ve damar sağlığının korunmasında da rol alır.
Selenyum E vitamini gibi etki gösterir, yağ oksidasyonunu azaltır. Kanser riskinin önlenmesinde, kalp damar sağlığınızı koruyan, tiroid hormonu etkinliğini düzenleyen beslenme desteğidir.
Likopen domatese kırmızı rengini veren doğal karoten yapısındadır. Turuncu ve kırmızı karotenler arasında en güçlü antioksidandır. Özellikle prostat kanserine karşı savunucudur. Kalp damar hastalıklarını önlemede ve LDL ( kötü kolesterol ) seviyesini düşürmede etkilidir.
Ginkgo Biloba vücutta dolaşımı düzenlemede ve oksijenlenmeyi sağlamada faydalıdır.
Strese karşı korur ve konsantrasyonu arttırır. Kan dolaşımını güçlendirerek kas krampı, kulak çınlaması ve baş dönmesi problemlerinde yararlıdır.
Resveratrol kalp damar hastalıklarını önleyici, cilt gençleştirici ve serbest radikallerin olumsuz etkilerini baskılayan güçlü bir antioksidandır.
Koenzim Q-10 yağda çözülebilen, E vitamini benzer etki gösteren antioksidandır. Gençleştirir, kalbi korur, metabolizmayı hızlandırır, oksijenlenmeyi sağlar, dolaşım sistemini düzenler.

Demem o ki antioksidanlar koruyucu kalkanlarınızdır, minik besinlerdir ve size kilo aldırmazlar.











8.04.2013

Yürüyelim Arkadaşlar

" Eğer biz her ferde, ne çok az ne de fazla, doğru miktarda beslenme ve egzersiz verebilseydik; sağlık için en güvenli yolu bulmuş olurduk." demiş Hipokrat

Fiziksel aktivitenin önemi geçen hafta katıldığım Kardiyoloji sempozyumunda özellikle vurgulandı. Hep oturan bireylere en kolay aktivite olan yürüyüş tavsiye edilidi ve haftada 150 dakika yürüyelim denildi...Yalnız haftada 1 gün değil!!! haftanın 3 günü 50 dakika veya haftanın 5 günü 30 dakika şeklinde planlamanız gerekmekte.
Düzenli fiziksel aktivite ile bunlar kesin gerçekleşir!!!

Zevklidir ve yaşamınızı uzatır
Hayata bakışı olumlu etkiler
Güçlülük duygusu sağlar
Mentaliteyi arttırır
Kendine güveni arttırır
Yağ dokusunu azaltır, yağsız dokuyu arttırır
Kemik yoğunluğunu arttırır
Kalp ve akciğer fonksiyonunu arttırır
Uykusuzluğu önler
Sağlıklı deri ve kas gelişimi sağlar
Kalp hastalıkları riskini azaltır
Kötü kolesterolü düşürüp, iyi kolesterolü arttırır
Sağlıklı kan basıncını sağlar
Felç riskini azaltır
Şeker hastalığı semptomlarını azaltır
Kabızlık, kolon hastalıkları ve kanser riskini azaltır
Adet sancılarını azaltır
Soğuk ve enfeksiyona karşı direnci arttırır

Sağlıklı beslenme alışkanlıklarının kazanılması ile kalp krizinden ölüm oranında %25, şeker hastalığından ölüm oranında %50 düşüş görüldüğü belirtilmektedir. Bunun yanında da fiziksel aktivite faydası yadsınamaz.

Demem o ki sağlıklı beslenme ve fiziksel aktivite ayrılmaz bir bütündür. Fiziksel aktivite demek sağlık demek mutluluk demek!!!


4.04.2013

Kefir Bahar Yorgunluğuna Birebir

Sadece çocuklar için faydalı olduğu düşünülen süt aslında yetişkinler için de önemlidir. Vücudunuzun ihtiyacı olan en önemli değerleri yüksek miktarlarda barındıran süt, tüm hücreleriniz için oldukça gerekli. Günde 2 bardak süt içerek hem sağlığımıza önem vermiş olursunuz hem de hastalıklardan ciddi oranda korunmuş olursunuz. Elbette kan yağları durumunuza göre az yağlı veya yağsız olanını tercih edebilirliğinizi lütfen beslenme uzmanınıza danışın!!!
Adeta bir mucize olan sütten elde edilen tüm ürünler de sütün içerdiği değerlerden paydasını alıyor. Süt içemeyenler!!! en azından yoğurt veya peynir tüketmeye özen göstermelisiniz. Özellikle KEFİR içerseniz sütten çok fazla yararlanmış olurlar.
Vücut için en gerekli minerallerden kalsiyum, fosfor ve magnezyum sütte bol miktarda bulunuyor. Süt aynı zamanda A, C, D, K, B2 ve B12 vitaminlerine de sahip. Günde 2 bardak süt içerek tüm bu gereksinimlerinizi karşılayabiliyorsunuz.
Düzenli olarak süt içmeniz halinde kalsiyum ihtiyacınız optimum seviyede karşılanır. Ette bulunan B12 vitamini de sütte bol miktarda mevcut. Belirli bir yaşı geride bıraktığınızda kemik erimesi gibi rahatsızlıkların sizi ele geçirmemesi için kalsiyum almanız gerekiyor.

Havaların ısınmasıyla birlikte birçok kişi eklem ağrılarından, halsizlikten, sürekli uyku isteğinden bahsediyor ve bu da bahar yorgunluğu olarak adlandırılıyor. Bahar aylarında genelde sıkça karşılaşılan bir durum olan bu yorgunluktan korunmak için bağışıklık sisteminizi güçlendirecek besinlerle özellikle yer vermelisiniz. KEFİR ve probiyotik yoğurtlar tüketmek sindirim sisteminizi ve dolayısıyla bağışıklık sisteminizi destekler.
Günde ortalama 2 bardak KEFİR 6 ay boyunca bir kür gibi içildiği takdirde metabolizmanız dirençli olur ve sizi gençleştirir. Kendine özgü tat, aroma ve görüntüsü olan mayalanmış bir süt ürünüdür ki başta B12 vitamini olmak üzere B grubu vitaminleri sentezleme yeteneğindedir.

Demem o ki süt için, süt içemeyenler; kefir için, yoğurt yiyin, yoğurdu ayran yapın, cacık yapın...olmadı probiyotik yoğurt yiyin...
Biz diyetisyenler inatçıyızdır sağlık yiyebilmeniz için çok alternatif sunarız yeter ki değişiklik ve yeniliklere açık olun!!!





3.04.2013

Kanser Etmeyin Beni

Kanserle nasıl karşılaşmayız derseniz; ilk cevap besin seçimlerinde DOĞALLIK' tır derim.
İkincisi ise besinlerin ve özel içeriklerinin KATİLİ olmayın...Ne kadar çok yapılarını bozarsanız onlar da sizin hücre yapınızı bozabilir.
Aklıma gelen önerilere bir gözatın derim!!!

Meyve sularını sıktıktan sonra hemen içmek gerekir, uzun süre bekletmeyin, beklenilen her dakika C vitamini sürekli %25, %30, %40 kaybolur.
Taze sebzelerin pişirme-haşlama suyunu dökmeyin, mutlaka mutfakta değerlendirin. Böylece bazı minerallerin ve özellikle B vitaminlerinin kaybolmasını önlemiş olursunuz.
Taze sebze ve meyveleri doğradıktan sonra da bekletmeyin yine C vitamini kaybı fazla olacaktır.
Taze sebzeleri yağda kızartmayın. Kanserojen etki yaratabilirsiniz.
Pişirilen yemekleri günlerce bekletmeyin.
Pirinç, un, soğan gibi besinleri yağda kavurmayın. Hem protein kaybı olur hem de kanserojenik etki artar. Soğanı yağda yüksek ısıda kavurmak kansere davetiyedir.
Hiç bir besini yüksek ısıda uzun süre bırakmayın.
Ateşe çok yakın tutarak pişirme ve tütsüleme yapmayın. Kanser yapıcı nitrosaminler oluşur. Protein ve vitamin kaybı söz konusu olur. Füme besinler tehlikeli gruba girer.
Kurubaklagil ve tahılları kuru olmayan, nemli yerlerde saklamayın. Küf toksinleri hücrelere kanserojenik etki verir.
Buzluktan çıkarıp çözdürdüğünüz besinleri bir daha dondurmayın. Çözülen besinin hepsini kullanmak zorundasınız. Aksi takdirde kanser yapıcı etki artabilir.
Özellikle salça, turşu, reçel gibi besinleri boşalmış deterjan, ilaç kutuları, yoğurt kapları gibi plastiklerde saklamayın. Kurşun ve diğer kanser yapıcı maddeler besine geçebilir.
Etinizi 35 dakika süreyle yüksek ısıda ızgara yaparsanız veya 5 dakika kızgın yağda kızartırsanız etiniz kanserojen hale gelecektir. Tavsiyem yanmasına fırsat vermeden az ısıda düdüklü tencerede ve belki de sebze ile pişirmedir.
Yanmış besinlerden uzak durun. ( Susamı yanmış simit, üzerinde siyah benekler oluşmuş yağlı gözleme, yanmış kestane, sarı leblebi vs..)
Karamelize edilmiş yiyeceklerden de uzak durun.
Görüntüsü ve yapısı bozulmuş besinlerden uzak durun. İyi koşullarda saklanmamış besinler güçlü kanserojenik aflatoksin içerebilirler.

Demem o ki kanseri dengeli beslenerek korkutabilir, oluşan kanserin artmasını önleyebiliriz...




1.04.2013

Selülit Diyeti

Selülit bayanlarda hiç de azımsanmayacak oranda görülen, cilt altında yağ hücrelerinin artıp bağ doku bantlarının deriyi germesiyle meydana gelen bir dolaşım bozukluğu hastalığıdır. Cilt altı bölgede oluşan sertleşme sonucu portakal kabuğu pütürü gibi gözüken selülitler özellikle kalça çevresi, üst baldır, alt baldırda ve hatta kollarda oluşabilir. Ayrıca vücuttan atılmayan toksin, yağ ve fazla suyun cilt altında sıkışmasıyla oluşan bozuk görüntüler ortaya çıkmaktadır.

Selülit oluşumuna neden olan etkenler??

Yanlış beslenme, hormonal ve kalıtımsal nedenler, kronik kabızlık, doğum kontrol hapı kullanımı, alkol tüketimi, karaciğer fonksiyon bozukluğu, ruhsal problemler, gebelik ve dolaşım bozukluklarıdır. Ayrıca yüksek topuklu ayakkabılar, yanlış oturma, dar giysi ve korseler de kan ve lenf dolaşımını yavaşlatarak selülit oluşumuna yol açabilir.
Selülit kilolu ya da zayıf ayrımı yapmaksızın ergenlik döneminden itibaren hormonal değişikliklerin etkisiyle her yaş grubunda ortaya çıkabilen yağ hücrelerinin formunun bozulmasıyla ilgili bir sağlık sorunudur.
Bayanların korkulu rüyası rüyası olan selülitin tamamen yok edilmesi mümkün değildir.
Erkeklerde çok nadir görülen, bir bayan hastalığı olan selülitte en önemli faktör östrojen hormonudur. Östrojen hormonunu ergenlik dönemindeki artışıyla birlikte ve her ay menstrasyon döneminde değişikliklere uğramasıyla birlikte selülit oluşumları artış göstermektedir.Ancak, alınabilecek bazı önlemler selülit oluşumunu engelleyebilir.

Selüliti önlemenin yolları!!

- Doğru beslenme ve ideal kiloda kalmak.

- Hazır gıda tarzı yüksek kalorili, yağlı yiyeceklerden mümkün olduğunca uzak durmak.

- Tuz, yağ ve şeker tüketimini azaltmak.

- Dengeli yağsız protein tüketmek.

- Sebze, meyve, baklagiller, bol lif içeren tahıllar ve potasyum zengini muz, portakal, karpuz, ananas, bezelye ve havuç gibi gıdaları daha çok tüketmek.

- Şekerleme, hamur işi, kızartma, kahve ve alkolden uzak durmak.

- Yağ dokularını, toksinleri ve atık maddeleri vücuttan atmak için bol su ve bitki çayları içmek.

- Vücut kas kitlesini artırıp fazla yağları eriterek yağ kitlesini azaltmak için düzenli spor yapmak ( özellikle yürüyüş, jimnastik, tenis ve yüzme gibi sporlar )

Geliştirilen selülit giderici yöntemlerle oldukça çarpıcı sonuçlar alınmaktadır. Ancak bu yöntemlerle yüzde 100 başarı sağlanamaz.
Ve devamlılığı da olamaz.

Demem o ki selülit tamamen kaybolmaz, görünüm düzelebilir veya yeni oluşumlar önlenebilir...