29.05.2013

Şeker Bağımlılığı

Şeker yiyorsunuz seviyor ve arzu ediyorsunuz bağımlılık yaptığını biliyor musunuz?
Şeker bir bağımlılıktır ve bağımlı oldukça sürekli bir kısır döngünün içinde bulursunuz kendinizi. Son yapılan araştırmalar şeker bağımlılığının, alkol, sigara ve uyuşturucu bağımlılığı kadar tehlikeli olduğunu gösteriyor.
Şeker yedikten sonra kan şekeri seviyesi artar, beyinde dopamin salgılanır. Normalde dopamin, beyindeki uyarıların  kimyasal iletiminden sorumludur. Bütün bağımlılık maddeleri beynin belli bölgesindeki bir sinirsel iletim molekülü olan dopaminin artmasına neden olur..ki şeker yedikten sonraki metabolizmada da aynıdır.

Kan şekerinin düşmesi için insülin salgısı başlar ve kan seviyesi hızla düşer. 
Yüksek insülin, ani yağ depolanmasına sebep olur. Çünkü ne kadar çok şeker o kadar çok insülin demektir. Bu kısasa kısas bir döngüdür.
Vücut, maalesef ki  alıştırılan yüksek şekeri arar. Dolayısıyla açlık ve arayış başlar.
Düşük kan şekeri düzeyi açlığı ve şekeri istemeyi tetikler ve kısır döngü böyle devam eder gider.
Demem o ki; çok şeker pek şeker basit şekerleri tercih etmeyin, mümkün olduğunca uzak durun..
Tavsiyem:  3 hafta boyunca en sevdiğiniz tatlıyı yemeyi bırakın. Bu 21 günün sonunda, tat almanız değişecektir, tatlıya karşı olan iştahınız eskisi gibi çok güçlü olmayacaktır. 


24.05.2013

Ne Yediler Acaba?

Ne varsa eskilerde var denir arasıra, eskiye, geçmişe özlem var bazen içimizde, nerede o eski tatlar, nerede o eski sofralar?
Yemeklerin tadı mı farklıydı bizim damak tadımız mı değişti? Diye duyarız büyüklerimizden..
Tarih derslerini  pek sevmedim ben, ilgimi çekmezdi savaşlar, toprak kavgaları.. İlgimi o dönem yaşayan insanlar çekerdi tarih kitaplarımı okurken. Özellikle de ne giydiler, ne konuştular ve en önemlisi ne yediler, ne içtiler?
İlk bezelye yemeğini kim yaptı, ilk zeytinyağını kim buldu, ilk portakalı kim yedi ??? gibi aklıma geliveren sorular olurdu. Üniversite yıllarımda en ilgimi çeken ders ise Beslenme Ekolojisi ve Antropolojisiydi. Türkan Kutluay Merdol hocamız öyle zevkli anlatırdı ki geçmiş dönem insanlarının besin seçimlerini, beslenmeye veya beslenememeye bağlı olan gelişen hastalıkları örneklerle sunardı. İlk çağlardan, orta çağlardan, Fransa'dan, Avrupa'dan yemek örnekleri, sofra, ziyafet ortamlarını aktarırdı. Vikinglerin neler yediğini, barbar toplumların et seçimlerini, ülke ülke ekmek çeşitlerini tarif ederdi. 20 yıl geçmesine rağmen hala aklımda; antik çağlarda geç kahvaltı Ariston, erken akşam yemeği Deipnon idi...
Gladyatörler bakla ve arpa unundan yapılan yiyeceklerle, sakatat ezmeleri seçiyorlardı ki kasları güçlensin..hatta bu nedenle onlara arpa yiyici lakabı takılmış idi...
Bilemiyorum size ne kadar ilginç geliyor ama ben çok heyecan duyuyorum 
bunları araştırırken ve okurken...

Antik dönemden bir eser olan İlyada'dan;

Böyle yakardı, Phoibos Apollon da dinledi onu
Hepsi yakardılar, arpa taneleri serpildiler yere
Başlarını arkaya kaldırıp kurbanları kestiler
Derilerini yüzdüler, butlarını ayırdılar
Yağlı gömlekler sardılar butları iki kat,
Sonra etler koydular üstlerine çiğ çiğ
Odunların üstünde kızarttı ihtiyar onları
Şarap döktü üzerine, ateş gibi pırıl pırıl
Beş dilli çatal tutuyordu yanında delikanlılar
Butlar kızartıldı, ciğerler yürekler yenildi
Kalan etler parçalandı, şişlere geçirildi
Kızartıldı iyiden iyi, çekildi hepsi ateşten
İşler bitti, şölen hazır oldu, yenildi, içildi
Şölende eş pay aldı her insan 
Yakınmadı bir tek kişi 
                                                         Homeros / İlyada ( 455-460 )


Eski Türklere ait Kutadgu Bilig ( Mutluluk Veren Bilgiler ) eserinden; 

" Sıcak yemeklerin çok yenilmesinden sonra sıkıntı gelirse, soğuk içecekler içilmeli, kuru ve soğuk yiyeceklerden çok yersen, sıcak ve yaş şeyler bulundur. Yaşlıysan ve etraf soğuksa sıcak şeylerle kendini güçlendir. Sıcak tabiatlı isen soğuk şeyler ye. Hasta olmamak için az ye. Büyükler başlamadan yemeğe başlama. Yemeğe besmeleyle başla, sağ elle ye. Başkalarının önündeki lokmalara dokunma. Çok obur olma, sofrada doğru otur, ikram edileni alıp ye, ikram edene memnuniyetini bildir. Küçük lokma al, iyi çiğne. "
                                                                Yusuf Has Hâcip ( 1069 )
         
Demem o ki, biz eskiden eskiden su içerdik testiden...

Kaynak: Prof. Dr. Türkan Kutluay Merdol - Beslenme Antropolojisi-1

22.05.2013

Adet Öncesi Sendromu Ve Beslenmeniz

Ayın belirli günlerinde başağrısı, el ve ayak şişmesi, sırt ağrısı, karında hassasiyet, kramp ve ağrı, gaz ve şişkinlik, göğüslerde duyarlılık, kilo artışı, aknelerin artışı, bulantı, kabızlık ya da ishal, iştah artışı gibi fiziksel; endişe ve panik, şaşkınlık hali, konsantrasyon güçlüğü, unutkanlık, muhakeme yeteneğinde azalma, depresyon, huzursuzluk, alınganlık ve saldırgan davranış, suçluluk duygusu, bitkinlik, görünümünden rahatsız olma gibi psikolojik etkiler görülebilir. Sizde de her on kadından birini etkileyen PMS yani Adet Öncesi Sendromu var demek ki.. Bazı kadınlarda bu semptomlar çok hafif iken, bazılarında günlük yaşamı aksatacak ölçüde şiddetli olabilir.
Adet öncesi, beslenmenizde yapacağınız ufak değişiklikler sendromunuzu azaltmada etkili olacaktır.

Aşırı miktarda şeker, bal, şekerli meyve suları, çikolata ve dondurma tüketmeyin. Kalori dengelemesi yaparak az miktarda bitter çikolata tercih edebilirsiniz.

Gerilimi artıran aşırı miktardaki çay, kahve, alkol, kolalı içecekler ve sigarayı kesin.

Rafine olmayan tahıllar ve karbonhidratları ( pilav, patates gibi ), kurubaklagilleri yiyebilirsiniz.

Tuz oranı fazla olmayan badem, yerfıstığı, fındık gibi kuruyemişleri tercih edin.

Yağ miktarını azaltın.

Sebze ( özellikle ıspanak )ve meyveleri ( özellikle ananas )artırın.

Tuzlu ve salamura gıdalar, soya sosu, konserveler ve hazır çorbalardan kaçının.

Bol bol su için.

Üç büyük öğün yerine, az ve sık yenilen küçük öğünleri tercih edin.

B6, E, C, D vitamini, kalsiyum ve magnezyum beslenme desteği alın.





17.05.2013

Diyet Şenliği Nişantaşı'nda

Diyet şenliği evet yanlış duymadınız diyet ve şenlik bir arada..
Diyet yapmayı ızdırap, işkence, yoksunluk, mutsuzluk hissiyle bağdaştıranlara ezber bozan bir şenlik. Nişantaşı City's alışveriş merkezinin katları bugün ve yarın sağlıklı seçimlerle dolu. 16 Mayıs Perşembe günü sizlere bahsettiğim vücut analiziniz uzman eller tarafından yapılıp, yorumlanıyor. Eğer vücut yağ oranınız olması gerekenden fazla ise sizleri semtinizde, yakın diyetisyenlere yönlendiriyorlar ( elbette siz istekliyseniz )neden mi?? bu işi bilmeyenlerin elinde sağlıksız diyetler yapmayın, kendi başınıza aç kalarak bünyenizi yormayın, hasta olmayın diye!!!

Şenlikte sağlıklı besinler var. Süt ve süt ürünleri, doğal maden suları, sağlıklı ara öğün seçimleri, az kalorili dondurma, doğal tatlandırıcılar, doğal tatlandırıcı ile yapılmış muffin ve cookieler, kaliteli kahvaltılık gevrekler, az kalorili az yağlı bazı şarküteriler ve bitki çayları...

Elbette en tatlısı doğal çikolata ve kek standındakilerdi. Yeni tanıştığım Kadriye hanım kendi elleriyle hiç katkı maddesi olmayan, beyaz unsuz, şekersiz, yağsız ürünler hazırlamış. Ürün listesinde doğal ekmekler, galetalar, pekmez, bal var. Kakao oranı yüksek çiğ badem ile yaptığı doğal çikolatayı diyet döneminde tercih edebilirsiniz. Yeri Anadolu yakasında Moda'da imiş. İsterseniz doğal ürünlerden sipariş edebilirsiniz
http://www.kadish.com.tr/ )

Ve en sonunda İpek Hanımın çiftliği ile de tanışma fırsatım oldu. Bilenler bilir Aydın'ın Nazilli ilçesindeki organik ürünleri ile meşhur sipariş hattı. Ürün yelpazesi geniş ancak en hoşuma giden tam buğday unundan yapılmış lavaşlardı. Çok sevdiğimden olsa gerek ilk dikkatimi çeken o oldu. Elbette mevsimine göre, üretimine göre ürünler değişiyor. Yapmanız gereken internet sitesini ziyaret edip İpek Hanım'a mail atmanız.
http://ipekhanim.com/ipek_hanim_ciftligi/ciftlige_giris.html ) Mutlaka size ürün listesini gönderiyor ve seçiminizi yapıyorsunuz. Sağlıklı, organik, katkısız ürünler kapınızda oluyor.

Böyle bir organizasyonu 2. kez düzenleyen Diyetisyen dünyasına
http://www.diyetisyendunyasi.com/diyet/default.asp )  teşekkürler...






16.05.2013

Vücut Yağ Oranı

Vücut yağ oranı nedir?
Sadece ağırlığımızı bilip, boyumuz ile orantı kurmamız vücut yağı ve sağlığımız hakkında yeterli bilgiyi vermeyecektir. Elbette kritik noktaları belirlemede Beden Kitle İndeksi hesaplama yöntemleri de geçerlidir lakin daha da önemli olan yağ-kas oranı arasındaki uyumdur. Bu nedenle vücut yağ ölçüm cihazları geliştirilmiştir. Bioelektrikal İmpedans tekniği ile ölçümler yapılmaktadır. Belki sizler bu tür analizleri yaptırdınız belki diyetisyeninizde veya spor merkezinde bu tarz analizlerle karşılaştınız.
Vücut yapınızı, yağ oranınızı, su oranınızı, metabolizmanızı bilip ona göre beslenme ve aktivite ayarlamaları yapılması yararınıza olacaktır.

Aktif ve sağlıklı kalabilmemiz için vücüdumuzun belli oranlarda yağa ihtiyacı vardır. Yağlar eklemlerimizin desteklenmesi, organlarımızın korunması, vücut ısımızın kontrolü, enerji depolama (tokluk halinde) gibi görevler üstlenmektedir. Bunun için de vücudumuza gerekli olan yağ miktarına bilinçli olarak karar veremeyebiliriz.

Beslenmemize dikkat ederek kilo verebiliriz fakat yine de yeterli ölçülerde sağlıklı olamayabiliriz, ilk haftalarda yağ değil su kaybederiz ve bunun için verilen kilolar kolay alınabilir. Kilo verme döneminde kilo sağlığınızı ölçmede yarar var. Böylece yağ oranından kayıplar mı yoksa su ve kas kitlesi kaybı mı yaşıyorsunuz bilmeniz gerekir.
Çok önemli bir nokta: Kilolu olmak ile yağ oranının yüksek olması aynı şeyler değildir. KİŞİ KİLOLU GÖRÜNÜMDE OLUP DA, ASLINDA KENDİNE GÖRE DAHA ZAYIF GÖRÜNEN KİŞİDEN DAHA AZ ORANDA YAĞA SAHİP OLABİLİR.
Bu noktada şu aklıma geliyor; kişilere şişman, tombul, obez gibi tanımları yapıştırmak yerine " vücüt yağ oranı olması gerekenden fazla" demek daha sağlıklı!!!

Cihaz ölçümü nasıl yapıyor?
Meslek hayatımda en çok karşılaştığım sorulardan biridir. Biraz önce bahsettiğim Bioelektrikal İmpedans tekniği ile çalışan bu monitörler vücut bileşimini analiz eder. Hissedilmeyecek çok zayıf ve VÜCUT İÇİN GÜVENLİ bir elektrik akımı kasların içindeki sıvılarda dolaşır. Akım yağ dokusuna rastladığında dirençle karşılaşır, direnç gösteren dokular cihaz tarafından değerlendirilip, kilo ve boy ile karşılaştırılıp yağ oranı olarak bize sonucu verir.

En doğru ölçümler
Yataktan kalktıktan 3 saat sonra,
Tuvalete gittikten sonra,
Spor yaptıktan 3 saat sonra,
Yemeklerden ve aşırı sıvı alımından 3 saat sonra,
Banyo, sauna, yüzmeden önce yapılmalıdır

Herhangi bir hastalık döneminde, hastalıkta ateş durumunda veya bayanların menstrasyon dönemlerinde,
İlaç kullanılan dönemlerde (özellikle hormon ilaçları veya bağırsak düzenleyiciler),
Oruç ve uzun süre açlıkta,
Hamilelikte,
Aşırı fiziksel yorgunlukta,
Stres, depresyonda
Aşırı kafein ve enerji içeçeklerinin tüketiminde cihaz sonuçları farklı çıkacaktır. Bu tarz durumlar olmadan sonuçlar değerlendirilip sağlıklı olmak adına, sağlıklı besin seçimleri ile VÜCUT YAĞ ORANINI OLMASI GEREKEN ARALIĞA GELMESİNİ SAĞLAYABİLİRİZ...

Demem o ki yağ oranınız vücut ikliminizin sultanları olmasınlar!!!




14.05.2013

Maden Suyu Mu? Soda Mı?

ELBETTE MADEN SUYU?
Maden Suyu, içerdiği tüm mineraller ve karbondioksit gazı ile birlikte yeraltındaki çatlaklardan yol bularak yeryüzüne çıkar ve tamamen “doğaldır”. Mineralli su da denilir. Soda ise su ve sudan yapılan içeceklere üretim esnasında karbondioksit gazı basılmasıyla elde edilen ve tamamen “yapay” olan bir içecektir.

MADEN SUYU ASİTLİ İÇECEK MİDİR?
Halk arasında “asitli” denilen içeceklerde aslında kastedilen, içeceğin içindeki “karbondioksit” gazıdır. Karbondioksit gazı dilimiz ile temas ettiğinde geçici olarak dilimizi uyuşturduğu için asitli tanımı yapılmıştır.

GÜNDE NE KADAR İÇEBİLİRİZ?
Doğal suların içerdiği zengin mineraller vücudumuzda vitaminlerin fonksiyonlarına yardımcı olurlar. İçerdiği zengin kalsiyum ve florür gibi mineraller nedeniyle özellikle çocuklar, bayanlar ve yaşlıların daha fazla maden suyu içmeleri gerekir. Günde en az 2 litre civarında su ve maden suyu gibi “yararlı sıvı” tüketilmesini öneriliyor.

TAVSİYEM:
Özellikle yaz aylarında günde 1 veya 2 şişe doğal maden suyu içmeniz. Mineralli su içiminiz sağlık açısından sizi enerjili kılacaktır. Yaz günlerinde ayran ile karıştırıp içerseniz mineral dengeniz düzenli olacaktır. Özellikle spor ve sauna günleri maden suyunuzu ihmal etmeyin!!!
Ancak piyasada şekerli meyve suları eklenmiş formlarını kalori dengesi yaparak içmenizi tavsiye ederim.

ÇOCUKLARA ZARARI VAR MIDIR?
Maden suyunun bilinen hiçbir zararı olmayıp, aksine vücudumuza sayısız yararları vardır. Büyüme çağındaki çocuklar kalsiyum, demir, çinko, florür gibi minerallere yetişkinlerden daha fazla ihtiyaç duyarlar. Bu ihtiyacı karşılamanın en iyi yolu süt ve doğal suları tüketmeleridir. Maden suyunun içerdiği kalsiyum kemik yapısının, florür ise ağız ve diş sağlığının gelişmesi için son derece yararlıdır.

HAMİLELİKTE İÇİLEBİLİR Mİ?
Hamilelik, beslenmeye özellikle dikkat edilmesi gereken bir dönem. İnsan vücudu bebeği besleyebilmek ve gelişmesini sağlamak için normalden daha dengeli gıda, sıvı, mineraller ve vitaminlere ihtiyaç duyar. Bu katkıyı doğal yoldan sağlayabilmek için, hamilelikte düzenli olarak maden suyu tüketimi tavsiye edilir.

BÖBREK TAŞI YAPAR MI?
Böbrek taşlarının oluşumunda ana neden, yetersiz miktarda sıvı tüketimidir. Başka bir deyişle, yaşamı boyunca yeterli ve düzenli miktarlarda su ve maden suyu tüketmeyen insanlarda böbrek taşı oluşumu hızla meydana gelir. Bu duruma gelmiş ve böbreklerinde taş oluşmuş insanların maden suyu tüketmeleri tavsiye edilmez ancak esas olan, düzenli ve yeterli miktarlarda su ve maden suyu tüketerek vücudumuzu bu gibi etkenlerden korumaktır.







9.05.2013

Zayıflamayı Zorlaştıran Nedir???

Kilo vermek bazı durumlarda zorlaşır, özellikle aşağıda değindiğim sağlık sorunları ile karşılaştığınızda sakın yılmayın sebebini bilir ve ona göre yol alırsanız istenilen sonuca ulaşırsınız. Evet bu sağlık sorununu yaşamayanlara göre daha yavaş kilo verebilirsiniz. Yapmanız gereken kan tahlillerinizi yaptırıp uzman kişilerce ( doktor ve diyetisyen ) değerlendirilip gerek ilaç, gerek beslenme destek ürünü, gerekse dengeli bir beslenme planı ile ZAYIFLAYABİLİRSİNİZ.
İşte kilo vermeyi zorlaştıran sağlık sorunları!!!
İNSÜLİN DİRENCİ
İnsülin, kas ve yağ dokusunda glikozun kullanılmasını arttırırken, karaciğerde fazla şeker depolanmasına yol açar. İnsülin direnci, insülin yokluğu demek değildir, vücutta insülin vardır. Hatta normal düzeyin üzerinde salgılandığında şişmanlık da görülmektedir. Fakat kas ve yağ, karaciğer dokusunda insüline karşı direnç vardır.
MEGALOBLASTİK ANEMİ
B12 ve folikasit eksikliğinde oluşan anemidir. B12 ve folikasit, DNA gelişmesi için gerekli olan vitamin gruplarıdır. Bunların eksikliğinde DNA gelişimi yeterli olmaz, hücre yapılamaz. Dolayısıyla kilo vermek zorlaşır. Kemik iliğinde alyuvar yapımı etkilenir ve kansızlığa yol açar. B12 sinir sistemi için gerekli bir vitamindir, eksikliğinde sinir sistemi ile ilgili sorunlar çıkar. B12 ve folikasit takviyesi ile tedavi edilir. Elbette dengeli beslenme planı ile de koruma sağlanır.
DEMİR EKSİKLİĞİ ANEMİSİ
Dünya Sağlık Örgütü'ne ( WHO ) göre hemoglobin değerinin erkeklerde 14 gr/dl, hamile olmayan kadınlarda 12 gr/dl'nin altına düşmesi Demir eksikliği anemisi olarak tanımlanır. Halsizlik, çabuk yorulma, baş ağrısı, baş dönmesi, kalp çarpıntısı, nefes darlığı, huzursuzluk anemiye ait bulgulardır. Özellikle tırnaklarda kolay kırılma, uzunlamasına kabarıklıklar, düzleşme ve çukurlaşma gözlemlenebilir. Dilde düzleşme, yutma güçlüğü, midede sıkıntılar da anemi bulgulardır.
ÖDEM
Ödem vücutta su birikmesidir. El ve ayaklarda, göz kapaklarında şişme görülür.
Genellikle böbrek, karaciğer, kalp, hormonal hastalıklarda, damar tıkanıklığında ödem gözlemlenebilir. Özellikle gerginlik, fazla kilo, fazla karbonhidrat tüketimi, bol tuzlu beslenme ödeme yol açar. Tedavinin ilk şartı tuzu kısıtlamaktır. Doktor kontrolünde ödem atıcı ilaç alınabilir. Lakin idrar söktürücü ilaç bilinçsizce alınmamalıdır!!!
HİPOTROİDİZM
Troid bezi boynumuzda yeralır. Beynin enerji düzeyi metabolizmasında rol oynayan Tiroksin hormonunu salgılar. Bu hormon yetersiz salındığında metabolizma yavaşlar. Tedavisi L- tiroksin maddesi içeren ilaç ile yapılır. Halsizlik, çabuk yorulma, kalp atışlarının yavaşlaması, ses kalınlaşması, kısık sesle konuşma, kabızlık, terleme azlığı, guatr, adet düzensizliği ve kas kampları önemli belirtileridir.
POLİKİSTİK OVER SENDROMU ( PCOS )
En sık 30 yaş altı kadınlarda görülen, adet düzensizliği, kısırlık, kıllanma, şişmanlık, kan şekeri düzensizlikleri ve yumurtalıklarda çok sayıda küçük kistler ile tanımlanmış bir hastalıktır.
Genetik faktörlerin rol oynadığı hastalığın temelinde anormal hormon salınımlarıdır. Hastaların çoğu kilo problemi ile karşı karşıyadır. Tedavisi düzenli ilaç kullanımı ve insülin direncinde olduğu gibi beslenme planlamasıdır.

"Tavuk mu yumurtadan çıkar yumurta mı tavuktan" kısır döngüsü gibi yukarıdaki hastalıklar da kilo alma, kilo verme veya verememe durumlarında etkendir.
Örneğin insülin direnci kilo yapar, kilo yaptıkça insülin direnci artar ve bu önlem alınmazsa kısır döngü olarak devam eder gider.
Bir başka örnek ise PCOS' u olan kişide östrojen hormonu düzensizliği nedeniyle yağlanma başlar
yağlanma arttıkça ( özellikle göbek çevresinde ) hormon düzensizliği artar ve yine kısır döngü...
Demem o ki bu kısır döngünün zincirlerini kırmak sizin elinizde, mutlaka tahlillerinizi ve kontrollerinizi yaptırın ve uzman kişilerden yardım alın.




7.05.2013

Probiyotik Yoğurt

Probiyotik yoğurt yeterli seviyede alındığı zaman bağırsak florasının dengesini geliştirerek katkıda bulunan, "canlı bakteriler içeren gıda" olarak tanımlanmaktadır. Canlı bakteri tanımı sizi kötü etkilemesin...yararlı bakteriler olarak tanımlamak daha doğru. Yoğurdun içerdiği probiyotik maddeler kabızlık, ishal, kalp hastalıkları, şeker, kemik erimesi, oburluk ve kalın bağırsak kanseri gibi çeşitli rahatsızlıklara karşı birebirdir. Bağışıklık sistemini güçlendirir, sindirimi kolaylaştırır. Hergün 1 kase probiyotik yoğurt veya probiyotik yoğurt ile mayaladığınız yoğurt yemenizde yarar var.
Ara öğün alternatifi:
1 kase sade probiyotik yoğurt
2 yemek kaşığı az yağlı yoğurt
2 yemek kaşığı yulaf ezmesi
1 adet kivi
6 orta boy çilek
1 çay kaşığı keten tohumunu karıştırın ve 2 ceviz ile yiyin...

5.05.2013

Diyetin Olmazsa Olmazları

Öğünlerde ve/veya ara öğünlerde süt ve süt ürünleri:
Kalsiyum açısından zengin yiyeceklerle beslenen kişilerin, beden kitle indekslerinin daha düşük olduğunu gösterdi. Çünkü kalsiyum, yağların depolanmasını önleyen bir hormon olan kalsitriol eksikliğini engelliyor. Metabolizma hızını düşürmemek için günde iki bardak süt, bir bardak yoğurt ya da bir bardak kefir tüketin.

Mutlaka kahvaltıda peynir:
Peynirdeki proteinler de iştahı baskılamaya yardımcı oluyor. Peynir aynı zamanda, yüksek oranda kalsiyum içeriyor. Kalsiyum, vücut tarafından salgılanan ve yağların depolanmasını önleyen bir hormon olan kalsitriol eksikliğini de önlüyor.

Çay tercihi:
Yeşil çay, genellikle kötü huylu kolesterolü düşürücü, kanserden ve kalp krizinden koruyucu etkileriyle ön plana çıktı. Yapılan son araştırmalar ise yeşil çay özünün yağ yakımını artırdığını ortaya koydu. Yeşil çayın içeriğindeki epigallokateşin ve kafeinin, enerji harcamasını artırabileceği de ileri sürülüyor.

Yemeklerde ve hafif soslarda:
Acı biberin içerdiği kapsaisin adlı maddenin, metabolik hızı artırabileceği bilimsel olarak saptandı. Biberin doğal acı maddesi kapsaisin, vücut ısısını kısa süreli olarak yüzde 25 oranında yükseltir. Bu sayede vücudunuz bol miktarda kalori yakıyor.

Ara öğünde, acıkınca:
Badem ve ceviz vitamin, mineral ve posadan yana son derece zengin olduğu gibi Omega–3 de içeriyor. Araştırmalara göre, badem yiyen kadınlar, badem yemeyen kadınlara göre daha kolay kilo veriyor.

Salatalarda ve/veya bitki çaylarında:
C vitamini zengini limon, enerji sağlayan bu vitaminin yanı sıra, vücutta niasin üretimini artırıyor. B6 vitaminiyle birlikte alındığı zaman da
L-Carnitinin devreye girmesine destek veriyor. Kaslar daha fazla yağ yakıyor ve metabolizma hızlanıyor.

Salatalarda, sebze yemeklerinde:
Soğan ve sarımsağın içinde yer alan kükürt bileşimi 'alisin', kan dolaşımım uyarıyor, sindirimi harekete geçiriyor ve vücuttaki fazla suyun atılmasını sağlıyor. Ayrıca, metabolizmayı hızlandırarak, yağ yakımını arttırıyor.


2.05.2013

Haş İki O İşte Hayattır O

Havalar ısındı daha çok suya ihtiyacımız var diyorum ve ekliyorum:
SU İÇMEYİ LÜTFEN UNUTMAYIN.
Su ELZEMDİR, oksijen ihtiyacımızdan sonra gelir.
İnanılmaz gibi geliyorsa da su, kilo kaybetmek ve bir daha almamak için ideal bir alternatiftir.
Su iştahı doğal olarak bastırır ve bedenin depolanmış yağları metabolize etmesine yardımcı olur. Araştırmalar göstermiştir ki, alınan su miktarı azalınca, vücutta depolanan yağ miktarı artmaya başlamıştır.
Yediğimiz besinlerin kolay sindirimini, emilimini ve hücrelere taşınmasını sağlar.
Metabolizmamız sonucu oluşan zararlı maddelerin taşınmasını ve atılmasını kolaylaştırır.
Vücut ısısını denetler.
Eklemlerin kayganlaşmasını sağlar.
Çay, kahve ve gazlı içecekler sıvı ihtiyacımızı karşılamaz. Aksine idrar söktürücü ( diüretik ) özelliktedirler ve bedenimizin ihtiyacı olan suyu kaybetmesine neden olurlar.
GÜNDE 8-12 bardak su, sıvı ihtiyacımızı karşılar.
Egzersiz yapıyorsanız ya da hava sıcak ve kuru ise SU miktarı artırılmalıdır.
Kahvaltıdan önce iki bardak su için.
Yemeklerden önce mutlaka su için. Bu sizin ERKEN TOKLUK HİSSİ duymanızı sağlayacaktır.
İdrarınızı yaptıktan sonra kaybedilen sıvıyı yerine koymak için 1 bardak su için.
Suyu her zaman görebileceğiniz bir yerde bulundurun.
ÖZELLİKLE ÇALIŞIRKEN MASANIZDA SÜREKLİ SU BULUNSUN.
Su yaşamımızda elzem olmasına karşın temel problem, su içme kültürümüzün maalesef ki olmaması. Hem kendimiz hem de çocuklarımız için su içme kültürünü kazanmalıyız.
Demem o ki aklımıza su gelsin..Su su İllaki su...