Evet uzun bir ara vermek zorunda kaldım paylaşımlarıma, bu durumdan memnun muydum elbette ki hayır; lakin iş yoğunluğum, iş değişikliklerim, yaşam koçluğu, Nlp uygulama ve sınavlarım arasında maratonlarım vardı..
Malum bikini hazırlığında olan danışanlarıma tam destek verme çabalarım, diğer yandan İstanbul'un tam göbeğinde ikamet etmemden kaynaklanan gaz müdahalesi sonrası nefes alamama durumlarım falan filan.. vardı.. Beni affedeceğinizi düşünerek tekrar diyorum ki: işte geldim buradayım ben bu işte ustayım...
Bugün Ramazan'ın ilk günü, yazın en sıcak günlerine denk geliyor. Çocukluğumda da tam bu aylara denk gelirdi. O zamanlar Konya'da idim. Oruç tutmayı çok istememe rağmen ailem izin vermezdi. Her çocuğa denildiği gibi öğünler arası orucu tavsiye ederlerdi. Beni de sahura kaldırın diye ağlardım.. Amacım gece karpuz yiyebilmekti.. Lakin kaldırmazlardı sahura.. Ancak pusuda beklerdim tabak, çatal, kaşık sesi duyunca, ve annemin hazırladığı erişte kokusunu alınca fırladım yataktan.
Çok klişe belki ama nerede o eski Ramazanlar değil mi? Hele iftar hazırlıkları, iftar sofraları, bütün aileler birarada Konya Alaaddin tepesinden atılan topu beklerdik. O top nasıl atılıyordu ki ardından kırmızı bir ışık çıkıyordu ve beni çok heyecanlandırıyordu. 1 yumurta, kağıttan külah içine susam ve ben pide yaptırmak için fırına gitmek iftar öncesi benim görevimdi ve eğlencemdi, Sıra çok uzun olmasına rağmen malzemeyi tezgahta sıraya koyuyordum ve pide yaptırmaya gelen diğer arkadaşlarımla seksek oynuyordum..İtiraf ediyorum oruç kelimesi bana taze fasulye'yi hatırlatıyordu ve teyzemin yaptığı etli yaprak sarmasını..Sofralar bereketliydi ve baş köşede kola yoktu, Ayran vardı, komposto vardı, annemin hazırladığı doğal vişne suyu vardı. Evet sağlıklı seçimler vardı masalarımızda..
Ne oldu da bu israf oranı yüksek açık büfe iftar sofralarına rağbet oldu. Görgüsüzce masa masa donatılan iftariyelikler, 10 çeşit ana yemek, çoktan seçmeli abartılı tatlı masaları vesaire vesaire.
Oruç tutmak doğru çerçevelerde uygulandığı zaman, sağlıklı bir insan bünyesi için elbette ki faydalıdır. Bir nev-i beden ve ruh detoxudur diye düşünüyorum. Ancak bünyene zarar verecek boyutta yersen ki bünye haddini bilir, sinyalleri de verir. O sinyalleri anlayacak, doğru algılayacak ve midene yüklenmeyeceksin.
Bir örnek vermek istiyorum: Ablam Yakut eczacıdır. Bir dönem hastane eczacılığı yaparken nöbeti Ramazan'a denk gelmişti ve demişti ki; iftar sonrası mide ağrıları, spazmları, mide kanamaları ile hastaneye başvuran sayısı 5 kat artıyor, mide ilacı, bağırsak ilacı yetiştiremiyoruz..ve bunun yanında kalp spazmları, bağırsak kolit problemleri ile yoğun bakıma yatırılan hastalar da var diye de eklemişti.. Umarım örneğim kulaklara küpe olmuştur..
Demem o ki Ramazan'da mideniz için ultra herşey dahil, tam pansiyon (pardon tam porsiyon) değil de yarım porsiyon seçmenizi tavsiye ederim.
Not: Oruç tutarken neyi, ne kadar, nasıl yemeliyiz? Doğru çerçeveler nedir? Sahur ve iftar besin seçimleri ne olmalıdır gibi konuları önümüzdeki günlerde sizlerle paylaşacağım.
Dostlukların sevgi ile beslendiği bu Ramazan ayında gönüllerin sevgi ve saygıyla beslenip dolup taşmasını, sofralarınızın sağlıklı bereketli olmasını dilerim.
Diyetisyen Aykut Büyükekmekci
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder